''Silah nasıl taşınır, düşman nasıl vurulur... öğretir herkese, yarınlarda doğacak çocuklar... ister siyah, ister beyaz, ister kan gibi kırmızı, isterse geceyi aydınlatan ay kadar parlak! Şatafatı ve rengi önemsizdir insanın; gölgede bulur seni, parıldayan toprağa uzanmışken... hayallerini düşünürken ansızın. Cesetlerin üzerinde kokuşmuş bedenini saklamak isterken, ufalanırken kırağı, düşerken yaprak, parçalanırken gökyüzü, damlalar feryat olup akarken gözlerinden... tehdit gibi düşeriz biz, anlarsın içilirken parmaklıklardan özgürlük, derini sarsar yalnızlık seremonisi. Anla, anla ki, baş koyduğumuz özgürlüktür bu, çalacak kapını. Yokum deme sakın, sakın!''